- Ayrıntılar
- Üst Kategori: 8. Sınıf
- Kategori: Kader İnancı
- Gösterim: 2557
Kelime olarak kader; bir şeye gücü yetmek, biçimlendirmek, planlamak, ölçü ileyapmak, kıymetini bilmek, mukayese etmek anlamlarına gelir. Terim olarak ise kader;Allah’ın (c.c.) sonsuz ilmi ve kudretiyle, evrende olmuş ve olacak olan her şeyitakdir etmesidir. Yine varlıkları istediği şekilde ve biçimde yaratması, insanlarınözgür iradeleriyle yapacaklarını Allah’ın (c.c.) önceden bilmesi ve düzenlemesinekader denir. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de evreni bir ölçü ve düzen içinde yarattığını bildirmektedir. Evrenin devamı, işleyişi ve son bulması da O’nun takdiri ile gerçekleşmektedir.Bütün bu ölçü ve düzeni yaratan ve yöneten Allah (c.c.), sonsuz ilmi vekudretiyle her şeyi kuşatmıştır. Bu konuyla ilgili Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:“O, karanlığı yarıp sabahı çıkarandır. Geceyi dinlenme zamanı, Güneşi ve Ayıda ince birer hesap ölçüsü kıldı. Bütün bunlar mutlak güç sahibinin, hakkıylabilenin takdiridir (ölçüp biçmesidir).”
Kader inancının iyi anlaşılabilmesi için kaza kavramının da bilinmesi gerekir. Kelime olarak kaza, hükmetmek, emretmek, yaratmak ve gerçekleştirmek anlamlarına gelir.Terim anlamı ise kaza, ezelde bilinen ve takdir edilen şeyin, zamanı ve yeri geldiğindeAllah (c.c.) tarafından yaratılması demektir. Örneğin; “Su 100 derecede kaynar.” kuralıkader kavramını ifade ederken, 100 dereceye ulaşan suyun kaynaması da kazadır. Kaza kelimesi Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah’ın varlıklara karşı karar, emir ve fiillerini Kaza kelimesi Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah’ın varlıklara karşı karar, emir ve fiilleriniifade etmek için kullanılmaktadır. Allah’ın (c.c.) varlıklarla ilgili karar ve takdiri birayette şöyle ifade edilmektedir: “Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gökolarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledikve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir.” Kader inancının hadislerde de karşılığı vardır. Hz. Peygamber (s.a.v.)*, Cibril hadisiKader inancının hadislerde de karşılığı vardır. Hz. Peygamber (s.a.v.)*, Cibril hadisidiye bilinen hadiste açıklandığı gibi kadere imanı, iman esasları arasında saymıştır.Bu hadiste geçtiğine göre Cebrail (a.s)** Hz. Peygambere “Bana iman hakkındabilgi ver.” dedi. Resûlullah şöyle buyurdu: “Allah’a, meleklerine, kitaplarına,peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.”cevabını vermiştir.5Kader ve kazaya iman; Allah’ın (c.c.) ilminin sonsuz olduğunu, her şeyi kuşatanbir iradesi bulunduğunu ve O’nun kudretinin bütün varlıklardan üstün olduğunukabul etmektir. Bu yönüyle kader ve kazaya iman, Allah’a (c.c.) iman etmenin doğalneticesidir ve İslam’ın inanç esaslarındandır.
- Ayrıntılar
- Üst Kategori: 8. Sınıf
- Kategori: Kader İnancı
- Gösterim: 183
Kader ve Evrendeki Yasalar
Evrendeki her şey, Allah’ın (c.c.) koyduğu biyolojik, fiziksel ve toplumsal yasalara göre hareket etmektedir. Kur’an’da, “Her şeyin, kaynağı bizim katımızdadır ve biz her şeyi, kusursuzca belirlenmiş bir ölçüye, bir uyuma göre indiririz.”12 buyurularak bu gerçeğe dikkat çekilmiştir. Allah’ın (c.c.) evrendeki uyumu sağlamak için koyduğu bu yasalara sünnetullah veya âdetullah denir. Sünnetullah kavramını fiziksel, biyolojik ve toplumsal yasalar olarak üç grupta inceleyebiliriz.
Fiziksel Yasalar
Fiziksel yasalar, madde ve enerjinin oluşumu, yapısı, hareketi, değişimi ve maddeler arası ilişkilerle ilgili yasalardır. Allah’ın (c.c.) koyduğu bu yasalar evrenseldir. Deney gözlem ve araştırmalar sonucu insanlar tarafından tespit edilir. Yağmurun yağması, gece ve gündüzün birbirini takip etmesi, ısınan suyun buharlaşması gibi olaylar Allah’ın (c.c.) koyduğu fiziksel yasaların bir sonucudur. Güneş’in, Ay’ın ve Dünya’nın birbirlerine olan mesafeleri, kendi yörüngelerinde hareket etmeleri, aralarındaki çekim kuvveti Allah’ın (c.c.) takdir ettiği değişmez evrensel yasaların göstergesidir. Bu konuya Kur’an’da şöyle değinilmiştir: “Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır. Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah’ın takdiri (düzenlemesi)dir. Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur. Ne güneş aya yetişebilir ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.”13 Suyun kaldırma kuvvetiyle gemilerin denizlere ve okyanuslara açılarak insanlara fayda sağlamaları, Allah’ın (c.c.) evrende yarattığı değişmez fiziksel yasalar sayesindedir. Bu konu Kur’an’da şöyle ifade edilir: “... Onun koyduğu yasalarla denizde akıp gitsin diye gemileri de hizmetinize verdi...”14
Biyolojik Yasalar
Fiziksel yasalar gibi biyolojik yasalar da deney, gözlem ve araştırmalar sonucu keşfedilir. Canlıların doğması, gelişmesi ve üremesi gibi olaylar biyolojik yasalar kapsamında değerlendirilir. Yüce Allah bitki, hayvan ve insanların yapı ve işlevlerini biyolojik yasalara bağlı kılmıştır. Allah (c.c.) canlıları, varlıklarını sürdürecek özelliklerle donatmıştır. İnsanın varlığını sürdürebilmesi için solunum, sindirim ve dolaşım gibi sistemlere sahip olması gerekir. İnsanın yaratılışı hakkında Allah (c.c.) şöyle buyurur: “Allah sizi topraktan, sonra nutfeden yarattı. Sonra da sizi birbirinize eş kıldı. O’nun bilgisi olmadan hiçbir dişi ne gebe kalır ne doğurur…”15 Bulundukları çevreye uyum sağlayabilmeleri için Allah (c.c.) kuşlara uçabilmek için kanat, balıklara solunum için solungaç vermiştir. Otla beslenen hayvanların çene yapıları, etle beslenen hayvanların çene yapılarına göre farklı yaratılmıştır. Sıcak bölgelerdeki hayvanların deri ve tüy yapısıyla soğuk bölgelerdekilerin deri ve tüy yapısı aynı değildir. Su bulunabilen yerlerdeki hayvanlar her gün suya ihtiyaç duyarken, suyun nadiren bulunduğu çöllerde yaşayan deve günlerce susuzluğa dayanabilmektedir. Bütün bu farklılıklar biyolojik yasalar çerçevesinde gerçekleşmektedir. Bitkiler de Allah’ın (c.c.) koyduğu biyolojik yasalara göre varlıklarını sürdürürler. Milyonlarca çiçek türünün her biri kendine uygun iklimde yetişir. Hiçbirinin rengi, şekli ve kokusu bir diğerinin aynısı değildir. Toprak, su, nem, rüzgâr gibi koşullardan etkilenen meyve ve sebzeler kışın farklı yazın farklı tat ve lezzette karşımıza çıkar. Ayrıca canlıların yaşaması için olmazsa olmaz bir nitelik taşıyan oksijenin bitkilerdeki fotosentezle sağlanması önemli bir biyolojik yasadır.
Toplumsal Yasalar
Toplumun sağlıklı bir şekilde varlığını sürdürebilmesi için uyması gereken yasalara toplumsal yasalar denir. Allah (c.c.) evrendeki düzen için fiziksel ve biyolojik yasalar koyduğu gibi toplumların düzeni için de toplumsal yasalar koymuştur. Sevgi, kardeşlik, doğruluk, adalet, kul hakkı gibi ilkeler toplumsal yasaların temelini oluşturur. Toplumun barış ve huzuru bu ilkelere olan bağlılıkla sağlanır. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de, “… Şüphesiz ki bir topluluk kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez…”17 buyrularak toplumların yükseliş ve çöküşlerinin kendi iradelerine bağlı olduğu ifade edilmiştir. Kur’an’da toplumsal yasalar, geçmiş milletlerin başından geçen olaylarla anlatılmaktadır. Peygamberler insanlara bu yasalara uymayı öğütlemiştir. Bu öğütlere göre yaşayan topluluklar huzur bulmuş, uymayanlar ise birçok toplumsal sorunla karşılaşmışlardır. Kur’an-ı Kerim’de, “Onlar yeryüzünde gezip kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmazlar mı?...”18 buyrularak toplumsal yasaların işleyişi hakkında düşünülmesi istenmektedir. Toplumsal olaylar sebep sonuç ilişkisine göre neticelenir.
Sevgi, kardeşlik ve dostluk, insanlar arasındaki ilişkiyi güçlendiren, toplumun birbiriyle kaynaşmasını sağlayan en önemli unsurlardır. Eğer sevgi, kardeşlik ve dostluk yoksa nefret, ayrılık ve düşmanlık vardır. Kur’an’da “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz…” 19 buyrulmaktadır. Toplumun varlığı ve geleceği için adalet vazgeçilmez bir ilkedir. Eğer toplumu oluşturan kişiler arasında geçim imkânları, eğitim, sağlık, güvenlik gibi alanlarda şeref ve itibar açısından bir ayrımcılık varsa barış ve huzurdan söz etmek mümkün değildir. Yüce Allah adaletin, toplumların devamı için ayakta tutulması gereken bir ilke olduğunu Kur’an’da şöyle bildirmiştir: “… Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun…”20 Toplumsal yasalara uygun davranmak, insanların çevresiyle uyum içerisinde olmasını sağlar. İnsanlar bu sayede birbirlerinin hak ve hukuklarını gözetir ve zarar verici davranışlardan kaçınırlar. Yapılan haksızlığın mutlaka bir karşılığının olduğu ve bundan tüm toplumun etkileneceği konusunda bir ayette şöyle buyrulur: “Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder)...”21 Toplum olarak varlığımızı devam ettirebilmek ve huzur içinde birlikte yaşamak istiyorsak bizler de toplumsal yasaların bir gereği olarak, başkalarına iyilikte bulunmalı ve yararlı bireyler olmaya çalışmalıyız. Ecdadımız bu yasalara uygun yaşayarak büyük bir medeniyet kurmuştur. Bize düşen de aynı hassasiyetle bu günümüzü ve geleceğimizi sorumluluk içinde inşa etmektir.