“Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara ‘Öf!’ bile deme, onları azarlama, onlara tatlı ve güzel söz söyle.” (İsrâ suresi, 23. ayet.)
“Rabbin hoşnutluğu anne babanın hoşnutluğuna bağlıdır. Rabbin öfkesi ise, anne babanın öfkesine bağlıdır.” (Tirmizî, Birr, 3.)
İnsan bakıma muhtaç olarak doğar. Anne, baba ya da büyüklerinin desteği ile hayata tutunur. Yeme, içme, giyinme, barınma gibi temel ihtiyaçları aile büyükleri tarafından karşılanır. Anne ve babalar, çocukları için her türlü fedakârlığı yapar. Çocuklarıyla ilgilenir, sorunlarını çözmede onlara yardımcı olurlar. Sevgi ve merhametle çocuklarını büyütür, çocuklarına maddi ve manevi her türlü konuda destek verirler. Tüm bu fedakârlıkları da karşılıksız olarak yaparlar.
İslam dini anne baba hakkına büyük önem verir. Yüce Allah “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti...”5 buyurarak anne baba hakkının önemini vurgulamıştır. Aile içinde çocukların anne babalarına karşı bazı sorumlulukları vardır. Çocuğun en temel görevi, onu fedakârlıklarla büyüten anne ve babasına ve aile büyüklerine iyi davranmaktır. Onların dine uygun olan isteklerini yerine getirmektir. Kur’an-ı Kerim’de “Biz insana anne babasına iyi davranmayı emrettik...”6 buyrularak anne ve babaya iyi davranılması istenmektedir. Anne ve babanın rızasını alarak hareket etmek, onların hoşnutluğunu kazanmak gerekir. Bu konuda Hz. Peygamber, “Rabbin hoşnutluğu anne babanın hoşnutluğuna bağlıdır...”7 buyurarak anne babanın rızasını almanın önemine dikkat çekmiştir.
Anne babamız ve aile büyüklerimize karşı saygılı davranmamız önemlidir. Aile büyüklerinin, dine uygun olarak verdikleri görevi yerine getirmek, uyuyan ya da çalışan biri varsa sessiz olmak, misafir gelince ilgilenmek, büyüklerin ellerini öpmek ve daha birçok davranış aile içindeki saygının göstergesidir. İnsanların zor zamanlarında yardım isteyeceği ilk kişiler aile bireyleridir. Çocukların anne, baba ve aile büyüklerine yardım etmesi onlara olan saygılarının da bir göstergesidir. Aile büyükleri, yapabilecekleri işler konusunda çocuklarından yardım isteyebilir. Çocuklar da ev ödevlerini yaparken, bir konuyu araştırırken büyüklerinden destek isteyebilir. Bu ve benzeri durumlarda aile içindeki yardımlaşma ve dayanışma aile bağlarının güçlenmesine katkı sağlar. Aile içindeki her birey üzerine düşen görevi yerine getirdiği zaman birçok sorun çözülür. Bu nedenle ailemiz içindeki birlik ve beraberliğe önem vermeliyiz. Sorunlarımızı birlikte çözmeli, birbirimize destek olmalıyız. İnsanlara sevgi ve saygıyla davranarak hem kendi mutluluğumuza hem de çevremizdeki kişilerin mutluluklarına
katkı sağlamalıyız.
Kardeşlerle İlişkiler
Aile içinde kardeşler arasında güçlü bir bağ vardır. Kardeş, insanın ilk arkadaşıdır. Kardeşler birbiriyle aynı aile ortamını paylaşır ve birlikte büyürler. Aynı ortamda yetişmiş olan kardeşlerin birçok ortak anısı vardır. Bu nedenle sevinç ve üzüntülerini birbirleri ile paylaşmak isterler. Zor zamanlarında birbirlerine destek olurlar. Bu durum kardeşler arasındaki sevgi bağını kuvvetlendirir. Kardeşler benzer ortamlarda yetişmelerine rağmen farklı özelliklere sahip olabilirler. İlgi alanları ve yetenekleri değişebilir. Bu tür durumlar kardeşlerin birbirine güzel şeyler öğretmesini sağlar. Böylece kardeşler arasındaki farklılıklar, aralarındaki bağı güçlendiren bir zenginlik haline gelir.
Kardeşler arasındaki ilişkide büyüklerin küçüklere örnek olması, onlara sevgiyle yaklaşması gerekir. Böyle olursa küçükler de büyüklerine karşı saygılı olur ve onların öğütlerini dinlerler. Bu şekilde davranmaları kardeşlerin iyi geçinmelerini sağlar. Hz. Peygamber, “Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyüğümüze saygı göstermeyen bizden değildir.”8 buyurarak büyüklerin küçüklere, küçüklerin de büyüklere karşı görevlerini belirtmiştir. Benzer ve farklı yönlerimizle kardeşlerimizle dayanışma içinde olmamız önemlidir. Ödevlerimizi yaparken, bir konuda karar verirken, sofrayı toplarken ve daha birçok konuda birbirimize yardım etmemiz gerekir. Bu şekilde davranmak hem bizi hem de ailemizi mutlu eder.
Akrabalarla İlişkiler
Sıla-i rahim: Anne baba başta olmak üzere tüm akrabalar arasında güzel ilişki kurmak, onları ziyaret etmek, hâl ve hatırlarını sormak, maddi manevi yardımda bulunmak, gönüllerini almak.
Anne babamız ve kardeşlerimiz bizim çekirdek ailemizdir. Bunun yanında bir de geniş ailemiz vardır. Dede, nine, teyze, amca, dayı, hala ve onların çocukları bizim geniş ailemizi oluşturur. Bu kişiler aynı zamanda bizim akrabalarımızdır ve çekirdek ailemizden sonra bize en yakın olan kişilerdir. Akrabalarımızla ilişkilerimiz önemlidir. Çünkü ailemizin bir parçası da akrabalarımızdır. Akrabalar zor zamanlarında birbirlerinin yardımına ilk koşan kişilerdir. İnsanlar üzüntülerini ilk olarak akrabalarıyla paylaşırlar, sorunlarını birlikte çözer ve birbirlerine destek olurlar. Düğünlerde, bayramlarda, hastalıklarda ve özel günlerde yanımızda olmasını istediğimiz ilk kişiler akrabalarımızdır.
İslam dini akrabalar arasındaki ilişkilerin güzel olmasını önemsemiştir. Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde akrabalara iyilik yapmak, yardım etmek ve onlarla sık sık görüşmek öğütlenmiştir.9 Hz. Peygamber, “Akrabalar arası bağların koparılmaması, aile içinde sevgi, malda bolluk ve ömrün uzamasına (bereketlenmesine) sebeptir.”10 buyurmuştur. Hz. Peygamberin bu sözü bize akrabalarımızla ilişkimizin ailede sevgi ve bereket için ne kadar önemli olduğunu gösterir. Hz. Peygambere, cennete girmeyi sağlayacak ibadetler sorulduğunda bu ibadetlerden birinin de akrabalarla ilişkileri koparmamak olduğunu söylemiştir.11 Hz. Peygamber akrabalarını hiç ihmal etmemiş ve onları her fırsatta ziyaret etmiştir. O, teyzenin anne gibi12, amcanın ise baba gibi13 olduğunu söylemiştir. Hz. Peygamber akrabalarının zor durumlarında onlara yardım etmiş, elindekini onlarla aylaşmıştır. Bizlere de akrabalarımıza karşılıksız bir şekilde yardımda bulunmayı, onlardan kötülük görsek bile affedip onlara iyilik yapmayı öğütlemiştir.14
Akrabalık ilişkileri şunları gerektirir:
- Gerektiğinde maddi yardımda bulunmak
- Önemli kararlarda birbirine danışmak
- Hataları ve kusurları bağışlamak
- Kırgın ve dargın olanları barıştırmak
- Ziyarette bulunmak
- Sevinç ve üzüntüleri paylaşmak
Komşularla İlişkiler
“Allah katında komşuların en hayırlısı, komşusuna karşı en güzel davranandır.” (Tirmizî, Birr, 28.)
İnsanlar için yalnız yaşamak zordur. Bu yüzden köy, şehir gibi yerlerde birbirine yakın evlerde yaşamayı tercih ederler. Birbirine yakın yaşayan bu insanlara komşu denir. Komşularımız bize en yakın kişiler arasındadır. Onlarla gün içinde çokça karşılaşırız. Hatta apartmanlarda yaşayan insanlar, birbirine çok daha yakın mesafelerde yaşarlar. Bazı durumlarda akrabalarımızdan da önce sıkıntılarımızı paylaştığımız kişiler komşularımızdır. Çünkü akrabalarımızla bazen uzak mesafelerde olabiliriz ama komşularımız evimize en yakın olan kişilerdir. Evimizde karşılaştığımız acil bir olayda ilk olarak komşumuzun kapısını çalar, ondan yardım isteriz. Bu yüzden komşularımız bizim için önemlidir. Hz. Peygamber iyi bir komşuyu mutluluk kaynağı olarak görmüştür.15 Komşuların birbirleriyle iyi geçinmesini çok önemsemiş ve hediyeleşip16 ikramlarda17 bulunulmasını tavsiye etmiştir.
Hz. Peygamber, “... Allah’a ve ahiret gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin...”18 buyurmuş ve komşulara iyi davranmanın ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Komşu tarafından yapılan ikramın küçümsenmemesi gerektiğine dikkat çekmiş ve şöyle buyurmuştur: “Ey mümin hanımlar! Sizden biri (pişirilirken) yanmış koyun paçası dahi olsa komşusu tarafından kendisine ikram edilen şeyi küçümsemesin.”19 Komşularımıza kötülük yapmaktan kaçınmalı ve onların haklarını ihlal etmemeliyiz. Gösteriş yapmamalı ve onları küçümsememeliyiz. Komşularımıza birbirlerinin kötü özelliklerinden bahsetmekten kaçınmalıyız. Onların özel hayatlarıyla ilgili bilgileri başkalarıyla paylaşmamalıyız. Onları rahatsız etmemeye ve zarar vermemeye özen göstermeliyiz. Komşularımıza zor durumlarında yardımcı olmalı, bizde olanı onlarla paylaşmalıyız. Hastalandıklarında ziyaretlerine gitmeli, onlara destek olmalıyız. Selam vermeli ve güler yüzle iletişim kurarak aramızdaki sevgiyi artırmalıyız. Bize nasıl davranılmasını istiyorsak biz de komşularımıza öyle davranmalıyız.
Hz. Peygamber “Ey Allah’ın Resulü! İki komşum var, ikramda bulunurken hangisinden aşlayayım?” diye soran Hz. Aişe’ye (r.a.), “Kapısı (sana) en yakın olandan.” cevabını ermiştir. (Buhârî, Hibe, 16.)
Arkadaşlarla İlişkiler
Hz. Peygamber’in zamanında yaşamış, Müslüman olarak onu görmüş ve sohbetinde bulunmuş kişilere sahabe denir. Bu kelime, “dost, arkadaş ve sohbet edilen” anlamlarına gelir. İnsanlar çevrelerinde vakit geçirebilecekleri ve konuşabilecekleri birilerine ihtiyaç duyarlar. Tek başına bir hayat sürmek hayatımızı zorlaştırır ve mutsuz olmamıza sebep olur. Birileriyle arkadaşlık yapmak ise yaptığımız etkinliklerden, oyunlardan zevk almamızı sağlar. Üzüntümüzü, sırrımızı, sevincimizi paylaşabileceğimiz birilerinin var olduğunu bilmek bizlere güven verir. Arkadaşlarımızla oyun oynarken veya sohbet ederken mutlu olmamızın sebebi, onlara duyduğumuz sevgidir. Çünkü arkadaşlıklar sevgi üzerine kurulur. Hz. Peygamber sevginin arkadaşlıklarımız üzerindeki önemini şu sözü ile bildirmiştir: “Kişi sevdiği ile beraberdir.”20 Birbirini sevmeyen insanların arkadaşlıkları gerçek bir arkadaşlık değildir ve uzun süre devam etmez. Çünkü sevgi insanları birbirine bağlayan bir bağdır. Sevgi ile bağlandığımız arkadaşlarımızı, sık sık görmek ve konuşmak isteriz. Arkadaşların birbirinden etkilenmesi kaçınılmazdır. Birbirini seven ve birlikte vakit geçiren insanlar zamanla benzer şekilde davranmaya başlarlar. Hatta sevdiğimiz bir kişiye benzemeyi istemek de ona olan sevgimizin bir göstergesidir. Bu yüzden sevdiğimiz ve arkadaşlık yaptığımız kişileri doğru seçmemiz önemlidir.
“Bir Müslümanın din kardeşine üç günden fazla küs durması ve karşılaştıklarında birbirlerinden yüz çevirmeleri helal olmaz. Bunların en hayırlısı, önce selam verendir.” (Buhârî, İsti’zân, 9.)
Hepimiz zaman zaman hatalar yapabilir, arkadaşlarımızı kırabilir veya arkadaşlarımıza kırılabiliriz. Ancak böyle durumlarda bizim de hata yapabileceğimizi unutmamalıyız. Hataları affetmeli ve bilmeyerek de olsa kırdığımız bir arkadaşımız varsa özür dilemeliyiz. Etrafımızda birbirine kırılmış arkadaşlarımız varsa onları da görmezlikten gelmemeliyiz. İslam dini insanların arasını düzeltmeyi sadakadan bile daha değerli görmüştür.21 Yüce Allah bu konuda bizlere şöyle buyurmuştur: “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin…”22 Bu nedenle bizler de birbirimizi affedebilmeli, küs olan arkadaşlarımızı barıştırmalı, onların da arkadaşlıklarını devam ettirmelerine yardımcı olmalıyız. Birbirimize selam vererek, tebessüm ederek, dostumuzun ve arkadaşımızın hâlini hatırını sorarak aramızdaki sevgiyi artırmış oluruz. Hz. Peygamber “...Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız.”23 buyurarak tavsiyede bulunmuştur. Allah (c.c.) birbirimize haksızlık yapmadan, kötü bir söz söylemeden, dostça ve kardeşçe yaşamamızı istemiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.) “Birbirinizi çekememezlik gibi kötü huylara kapılmayınız. Öfke ve hıncınızı birbirinizden çıkarmaya kalkmayınız. Birbirinizin ayıplarını araştırmayınız. Başkalarının konuştuklarına kulak kesilmeyiniz… Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz!”24 buyurmuş ve kardeşliğimizi bozacak şeylere karşı bizi uyarmıştır.
“İyi arkadaşla kötü arkadaş, misk (güzel koku) taşıyan kimse ile körük üfüren (ateşi canlandırmak için üfleyen) kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın!” (Müslim, Birr, 146.)
Öğretmenlerle İlişkiler
“Sadakanın en faziletlisi, Müslümanın bir bilgi öğrenmesi, sonra da o bilgiyi Müslüman kardeşine öğretmesidir.” (İbn Mâce, Sünnet, 20.)
Yüce Allah bizleri akıl sahibi varlıklar olarak yaratmıştır. Aklımız ve duyu organlarımız sayesinde bilgi edinir ve bu bilgilerle insanlar için faydalı bireyler olmak için çalışırız. Bilgi çok önemli bir güçtür ve gelişmek için de gereklidir. Bu yüzden hayatımız için faydalı olabilecek bilgilere sahip olmak bizim öncelikli amaçlarımız arasındadır. İlim öğrenen ve öğrendiklerini uygulayan kişiler toplumda ve Allah (c.c.) katında daha değerli olurlar. Bu yüzden ilim sahibi olmak için çeşitli kitaplar okur, okullara gider ve eğitimler alırız. İlim öğrenme yolunda bizlere rehberlik eden kişiler ise öğretmenlerimizdir. Onlardan öğrendiğimiz bilgilerle daha iyi insanlar olmak için çaba gösterir ve insanlık için faydalı şeyler üretebiliriz. İslam dini öğrenmeye ve öğretmeye çok önem vermiştir. Yüce Allah ayetlerinde bilmenin ve düşünmenin önemini çokça vurgulamıştır. Hz. Peygamber de öğrenmek ve öğretmeyi en kıymetli şeyler olarak görmüş, kendisinin de bir öğretmen olduğunu söyleyerek şöyle buyurmuştur: “Şüphe yok ki, ben de sadece bir öğretici olarak gönderildim.”25 Hz. Peygamber “İlim ancak öğrenmekle elde edilir.”26 buyurmuştur. Bize bilgiyi öğretecek olanlar öğretmenlerimizdir. Bilginin öneminin farkında olmalıyız. Bize bilgiyi veren öğretmenlerimize büyük bir saygıyla yaklaşmalı, onların değerini bilmeliyiz. Öğretmenlerimizin geleceğimiz için ne kadar önemli olduğunu unutmamalı ve onları üzecek davranışlardan kaçınmalıyız.
“Kim ilim için yola çıkarsa Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır. Melekler, hoşnutluklarından dolayı ilim talebesine kanatlarını serer. Sudaki balıklara varıncaya kadar yer ve gök ehli âlim kişinin bağışlanması için Allah’a (c.c.) yakarır. Âlimin, âbide (ibadet edene) üstünlüğü, (parlaklık, görünürlük ve güzellik bakımından) ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Kuşkusuz âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler miras olarak ne altın ne de gümüş bırakmışlardır; onların bıraktıkları yegâne miras ilimdir. Dolayısıyla kim onu alırsa büyük bir pay almış olur.” (Tirmizî, İlim, 19.)